Teslim alma şu anda mevcut değil
Nazım Hikmet
SESLENDİREN: TAMER LEVENT
MÜZİK: EDİZ HAFIZOĞLU TEAM
ESER: EBRU CEYLAN
METİN YAZARI: EBRU CEYLAN
SESLENDİREN: TAMER LEVENT
MÜZİK: EDİZ HAFIZOĞLU TEAM
SES TASARIM: EKİN ETİ, ZUHAL MÜZİK
MÜZİK MIX MASTERING: BERK KULA
Eser Ölçüsü 100x100 / Çerçeveli 120x120
Canvas, Yağlı Boya, Çerçeveli
BİLGİ:
Nazım Hikmet Ran (1902-1963), Türk edebiyatının en önemli şairlerinden biridir. "Mavi Gözlü Dev" olarak anılan Nazım hem şiirlerinde hem de yaşamında özgürlük, aşk ve insanlık temalarını ön plana çıkarmıştır. Siyasi görüşleri nedeniyle hayatının büyük bir kısmını hapiste ve sürgünde geçirdi. Şiirlerinde serbest ölçüyü ustalıkla kullanmış, Türkçe ‘ye yepyeni bir ahenk kazandırmıştır. “Kurtuluş Savaşı Destanı”, “Memleketimden İnsan Manzaraları” gibi eserleriyle tanınır. Nazım Hikmet, evrensel bir insancıllık anlayışıyla sadece Türkiye'de değil, dünya edebiyatında da büyük bir iz bırakmıştır. Aşk, umut ve direniş onun şiirlerinin kalbidir.
SANATÇI GÖRÜŞÜ:
Nazım Hikmet’in bu sergide yer alması, insanlık tarihindeki özgürlük mücadelelerine, şiirle direnişe ve sanatın sınırsız gücüne bir övgüdür. O, sanatın insanı özgürleştiren bir güç olduğunu kanıtlamış bir isim. Nazım Hikmet'in tablosunu yaratırken, onun dizeleri kadar canlı ve asi bir görüntü hedefledim. Gözlerindeki mavilik yalnızca denizi değil, özgür bir dünyanın hayalini taşır. Fırçamda onun hapishane günlerinden süzülmüş sabır, sürgün yurtlarından esen rüzgâr ve her dizesinde hissedilen o devrimci umudu vardı. Tabloda, Nazım'ı ince uzun bir akasya dallarının altında resmettim; çünkü onun şiirinde akasya, hayatın ve umutların en saf sembollerinden biridir. Akasyanın dalları gökyüzüne uzanıyor; bu dalların arasında, onun özgürlüğü simgeleyen kuşları uçuyor. Nazım Hikmet’in yaşamı ve mücadelesi, benim yazdığım metnin özünü oluşturuyor. Onun özgürlüğü, insanlık onurunu ve adalet arayışını yücelten şiirsel ruhu, bu metne nüfuz etmiş durumda. Kelimeleri asmak, gençliği kurşuna dizmek, martıları özgür bırakmak gibi imgelerle hem onun hayatındaki trajediyi hem de insanlık adına taşıdığı umutları anlatmaya çalıştım. "İnsanlar değişti, akıbet aynı kaldı" fikri, Nazım’ın yaşamını derinden etkileyen, evrensel bir gerçeği yansıtıyor. Özgürlük ve adalet için verdiği mücadele, her dönemde yeniden yaşanan bir hikâye. Bu cümle, onun mirasını ve hala değişmeyen dünyayı sorgulayan güçlü bir eleştiri barındırıyor. Bir yandan da Nazım’ın insan yanını, aşklarını ve mektuplarındaki duygusal derinliği de vurgulamak istedim. "Kanattık onu bekleyen kadınlarını" dizesi, onun hayatındaki kadınların taşıdığı acıyı, özlemi ve yaralanmış sevgiyi ifade ediyor. Bu, onun şiirlerindeki insanlığı ve duygusallığı resmetmek için önemliydi. Metnimdeki "kirli çamaşır yıkar gibi yıkadık vicdanımızı" gibi ifadelerle, toplumsal suç ortaklığına ve vicdanın kirlenmişliğine dikkat çekmek istedim. Nazım’ın eleştirileriyle paralel bir şekilde, insanlığın kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım. Sonuçta, bu metin yalnızca bir tablonun hikayesi değil; Nazım’ın yaşamına, onun mücadelesine ve hepimizin hala taşıdığı yaralara bir ağıt. Tabloda mavinin, demir parmaklıkların, kurşun izlerinin ve direnişin izlerini resmederken, onun kelimelerini de bir miras gibi taşımak istedim. Nazım’ın hikayesi, bizim hikayemizdir.