Teslim alma şu anda mevcut değil
ESER: EBRU CEYLAN
METİN YAZARI: EBRU CEYLAN
SESLENDİREN: BENNU YILDIRIMLAR, BÜLENT EMİN YARAR
MÜZİK: TULUĞ TIRPAN
SES TASARIM: EKİN ETİ, ZUHAL MÜZİK
MIX & MASTERING: BERK KULA
Eser Ölçüsü 90x90 / Çerçeveli 110x110
Canvas, Yağlı Boya, Çerçeveli
BİLGİ: Yıldız Kenter (1928–2019), Türk tiyatrosunun en önemli oyuncularından biri olarak kabul edilir. İstanbul Şehir Tiyatroları'nda uzun yıllar görev almış, İngiltere'nin ünlü Royal Academy of Dramatic Art (RADA) okulunda eğitim alarak profesyonel tiyatro hayatına başlamıştır. Kenter, Kenter Tiyatrosu’nu kurarak Türk tiyatrosunun gelişimine büyük katkı sağlamış hem sahnede hem de sinemada unutulmaz performanslar sergileyerek geniş bir izleyici kitlesine ulaşmıştır. Yıldız Kenter, Türk tiyatrosunun duayen isimlerinden biri olarak, oyunculuk ve eğitim alanındaki katkılarıyla tanınır. Müşfik Kenter (1936–2012), Yıldız Kenter’in kardeşi ve Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden biridir. Tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu olan Kenter, özellikle İstanbul Şehir Tiyatroları'nda üstlendiği rollerle dikkat çekmiştir. Yıldız Kenter ile birlikte Kenter Tiyatrosu'nu kurmuş ve burada da pek çok başarılı projeye imza atmıştır. Müşfik Kenter, sahneye olan bağlılığı ve oyunculuğundaki derinlik ile Türk tiyatrosunun önemli figürlerinden biri olmuştur. Kenter ailesi, Türk tiyatrosunun gelişiminde büyük bir rol oynamış ve birbirini tamamlayan bir miras bırakmıştır.
SANATÇI GÖRÜŞÜ: Yıldız ve Müşfik Kenter, Türk tiyatrosunun göğsünü gere gere taşıdığı iki büyük isimdir. Onlar, sahnenin ötesinde birer simge, hayatı ve sanatla kurdukları bağıyla tiyatroya katkı sağlayan gerçek kahramanlardır. Fakat onların hikayesi sadece bir sanatçı öyküsü değildir hem kişisel bir direnişin hem de toplumsal bir dönüşümün izlerini taşır. Yıldız Kenter, sahneye adım attığı ilk andan itibaren sadece bir oyuncu değil, bir kültür taşıyıcısı, bir varlık göstericisidir. Onun için tiyatro, “o an”ı yaşamak, her saniyeyi derinlemesine hissedebilmek, bir insanın yalnızca rolünü değil, ruhunu da sergileyebileceği bir alan olmuştur. Yıldız Kenter’in oyunculuğunda, bir insanın varoluşsal yalnızlığından tutun da en derin duygusal çalkantılarına kadar her şey vardır. O, izleyiciye sadece bir hikaye anlatmaz; izleyiciyi, sahnedeki varoluşun acı ve güzellikleriyle yüzleştirir. Her jest, her bakış, bir öyküdür. Bir oyuncu, Yıldız Kenter gibi bir oyuncu, oynadığı karakterin ruhuna girmeyi başarırsa, geriye sadece bir iz bırakmaz; izleyicisinin iç dünyasında o karakterin bir parçası olur. Müşfik Kenter ise, Yıldız Kenter’in izinden gitmiş ama kendine ait bir iz bırakmayı başarmış bir diğer dev sanatçıdır. Onun sahneye yaklaşımı, daha çok bir arayış, bir keşif arzusudur. Müşfik Kenter, sahnede yalnızca bir karakteri canlandırmakla kalmaz; o karakterin varlık mücadelesini, insanın kendisiyle olan savaşını da aktarır. Onun oyunculuğunda bir tür “bütünleşme” vardır. Karakterle öyle derin bir bağ kurar ki, o an “oyun” ve “gerçek” arasındaki sınırlar silinir. Her rolü, bir içsel dönüşüm gibi yaşar. Yıldız Kenter’in de, Müşfik Kenter’in de yaptıkları aslında tek bir şeydir: Gerçek bir insanlık durumunu, izleyiciye her açıdan sunmak. Onlar sadece tiyatrocu değillerdi; bir dönemin, bir toplumun, bir çağın sanatsal taşımacılarıydılar. Bu yüzden, izledikleri, seslendirdikleri her karakterde, aslında hem kendi benliklerinin bir parçasını hem de tüm toplumun yaşadığı büyük kırılmaları hissederiz. Bu, onların sanatının merkezinde olan bir şeyi çok net bir şekilde gösterir: Sahne, bir mecra değil; bir dönüşüm alanıdır. Kenter ailesi, her sahnede hem kendilerini hem de izleyiciyi bir adım daha ileriye taşımayı başarmıştır. Bugün, Yıldız ve Müşfik Kenter’in bıraktığı mirası anlamak, sadece onların oyunculuklarına bakarak değil, bir bütün olarak sanatlarına bakarak yapılması gereken bir incelemedir. Çünkü onlar, oynadıkları her karakterde insanı, hayatı, varoluşu anlatmışlardır. Bu, yalnızca bir meslek sevgisi değil, bir yaşam biçimidir. Tiyatronun sadece bir "sanat" olmadığını, aslında insanın en çıplak haliyle sahnede var olmasının ötesinde bir deneyim olduğunu, belki de en çok Yıldız ve Müşfik Kenter’in sanatında görürüz. Onlar hem sahnenin hem de hayatın "gerçekliğini" izleyicilerine taşımışlardır. Onların oyunculuğu, bir tür insanlık hallerine dair sonsuz bir arayıştır, her performansları bir yolculuktur.